
Andrea Piacquadio adlı kişinin Pexels‘daki fotoğrafı
1981’de yazılmış BEN Kitabı1. Bu kitap Lovaas’ın UDA’dan detaylıca bahsettiği ilk kitaptı.
“Gelişimsel engelli insanın aldığı sorumluluklar belirli temel insan haklarını ve saygınlığı edinmesini sağlar. Hiç kimsenin bakılmaya hakkı olamaz, ne kadar gerizekalı olursa olsun. Bu yüzden çocuğunuza iş verin; onun işi öğrenmektir.”
İşte, gördünüz. Sigortanızın bizim onun istediği şartlara uyana kadar insan olmadığımızı savunan bir adamın “terapi”sini karşılamasını istiyorsunuz.
Bu arkadaşım Kassiane Alexandra S.’nin paylaşarak bizlere uygulamalı davranış analizi veya UDA’nın tarihini hatırlatan bir Facebook durumu.
Unutmayın ki, Lovaas yalnızca otistiklerin ikinci sınıf insan olduğuna karar vermedi. Aynı zamanda “feminen bir oğlan çocuğu” üstünde, (bu kişi yetişkinlikte “tedavi”nin işe yaramadığını söylemiş olsa da) işkence dolu deneyler yaptı.
Bugünlerde eşcinsellerin heteroseksüel oluncaya kadar istismar edilmesinin savunulmasını ve bu pratiklerin açık açık reklamının yapılmasını, sigorta şirketleri tarafından karşılanmasını ve övülmesini hayal edebiliyor musunuz?
UDA otistiklere bunu yapıyor: Bizi nöroçeşitli olmanın trajedisinden kurtaracak bir “tedavi”nin reklamını yapıyor ve “uzmanlar” bunu istismar değilmiş gibi alkışlıyor. Aileler ise bu istismarı ödemeleri için sigorta şirketleri ile kavga ediyor.
Bazı kişiler bağımsızca düşünebilen otistiklerin -UDA’dan kaçmış olanlar veya yalanın arkasını görebilenler- bu “tedavi”nin ne kadar zararlı olduğundan bahsetmesini yalnızca gürültü yaparak ortalığı karıştırmamız şeklinde yorumluyor.
Bu doğru değil
Konuşuyoruz, çünkü her ne kadar aynı nörolojiden olmayan bazı insanlar insanlığımızın ve kimliğimizin elimizden alınabileceğini düşünse de, biz bunun mümkün olmadığını biliyoruz. Ve kimliğimizi elimizden almayı deniyorlar. Çünkü yalnızca nöro-çoğunluğa uyum sağlarsak insan haklarımızı almayı hak ettiğimizi düşünen bir kişinin öğretilerini takip ediyorlar.
Ne yazık ki, birçok otistik haklarına sahip çıkma şansına sahip değil. İtaate zorlanıyorlar ve hayır demelerine izin verilmiyor.
Bu kişiler UDA’da “çok başarılı olan” kişiler.
Başka bahsetmek istediğim bir nokta ise UDA’nın maddi yükü. Seanslar pahalı, ve uzman olduklarını söyleyen kişiler UDA’ya çocuğun teşhis alır almaz başlaması gerektiğine inanıyorlar.
Bazıları içeriği otistik çocukların denilen her şeyi sonuna kadar yapması, içinden gelen cevap bu olmasa bile “doğru” cevabı vermesini gerektiren, ve otistiklerin duygularını kontrol etmek için kullandığı beden hareketlerinin baskılandığı bu “terapi” nin, haftada 40 saate kadar uygulanması gerektiğini savunuyor.
Bu aşırı sert yollar dışında, “uzmanlar” anne babaların da evde de aynı taktiklerin kullanması konusunda ısrarcı oluyor.
Bu yüzden anne babalar otistiklerin dünyayı ve gelişim sürecini otistik bir şekilde deneyimlemesine izin vermeyen bu kişilere çok fazla para ödüyor. İstismar için para ödüyorlar.
Ebeveynler suçlu hissettiriliyor ve çocuklarını ait olmadıkları bir kalıba sıkıştırma konusunda yüreklendiriliyorlar.
Otistik çocukların kendileri gibi olma hakkı yok. Onun yerine taklit yapmak, asla kendi kaderini çizmeyi düşünmemek ve asla farklı bir düşünce üretememek üzerine eğitiliyorlar.
Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, UDA taraftarlarının çoğu, otistik çocukların çocukluğunu çalarak çok fazla para kazanıyorlar. Haftada 40 saat eğitim, ek olarak da ev ödevi. Çocuklar kendi gelişmelerini deneyimleyemiyor.
Bu otistik olmayanlara yapıldığında istismar olarak kabul ediliyor. Ve sonra yine BİZ ne kadar çok paraya mal olduğumuzu duymak zorunda kalıyoruz.
Yanlış: UDA terapistleri çok fazla paraya mal oluyor. Onları hayatınızdan çıkarın, otistik çocukların çocuk olmasına izin verin. Otistiklerin kendi zamanında, kendilerini keşfederek, kendi geleceklerini belirleyerek gelişmesine izin verin.
Bahane bulanları şimdiden duyabiliyorum bile:
“Benim Gittiğim UDA Öyle Değil”
Eğer otistik bir kişinin davranışlarını, tepkilerini ve dünyayla etkileşimi değiştirmek istiyorsanız ve ideal modeliniz nörotipik tipi davranışlarsa, sizin gittiğiniz UDA da benim bahsettiklerim kadar kötü.
“Benim Çocuğum UDA’yı Çok Seviyor“
Eğer kendi düşüncelerini oluşturmasına izin verilmiyorsa, bunu nereden biliyorsunuz?
“Hayır” kelimesi veya terapistin isteklerine itaat etmemek izin verilen bir şey değil.
Diğer bir sebep ise: Çocuklar çevrelerindekileri tatmin etmek için rol yapmayı öğrenir. Günün sonunda bu UDA’nın başarı olarak tanımladığı şeydir: İtaatkarlık ve sürekli olarak insanları tatmin etmeye çalışma. Zevkli, keyifli veya yaşamak için heyecanlanacağınız bir olay değil. Evet, bazı durumlarda çocuklar keyif aldıklarını gösterebilir, ama ben de terapistime baktığımda bir kurabiye aldığım için keyif alıyormuş gibi gözüküyordum. O kurabiyeyi istiyordum, kısa süreliğine göz teması kurdum ve istediğimi elde ettim. O anda benim bu duruma “bayıldığımı” dahi iddia edebilirdiniz.
“Düşündüğün Kadar Kötü Değil”
Evet o kadar kötü. Çocukları sonu bitmez saatler boyu eğitimlere zorlamak, kendileri gibi olmalarına izin vermemek, onları otistikler olarak asla deneyimleyemeyeceğimiz bir bakış açısına zorlamak ve herkese nasıl da yeterince iyi olmadığımızı söylemek epey kötü bir şey. Bu istismar ve saygısızlık.
Otistik Çocukların Belirli Becerileri Öğrenmesi Lazım
Her çocuğun belirli becerileri öğrenmesi lazım. Saygılı yaklaşımlar travmaya sebep olmaz ve varlığımıza değer verir. Yetersiz olduğumuzu ima etmez. Tüm çocuklar hata yapar ve öğrenmek için bir şansları olur. Kibarca yol gösterilir ve öğretilir.
Fakat UDA yanlıları için otistik çocukların (ve otistik yetişkinlerin) hata yapmaya hakkı yoktur. Yoksa sonsuza kadar beceriksiz olarak etiketlenirler veya doğrusunu yapana kadar istismar edilirler.
Küçükken belirli bir süre UDA aldım ve “sınıfta kaldım”. Hayatımdaki bu başarısızlıktan gurur duyuyorum. Elbette uzmanların beni “temiz”, “uygun”, itaatkar ve iyi bir kıza çevirememesinin açıklaması benim ağır bozukluklarım, aşırı düşük IQ’um, öğrenme yetersizliğim ve Lovaas’ın da büyük ihtimalle diyeceği (ve bir doktorun gerçekten dediği) gibi benim insani yetersizliğimdi.
Ben kendi değerlendirmemi tercih ederim: Eğer benden bir şey istiyorsan, benim bir şey yapmamı istiyorsan, olduğum kişiye saygı duy, davranış şeklime saygı duy, beni dinle ve sana karşı çıkmama ve kendi yolumu bulmama izin ver.
UDA tüm bunları reddetti, bu yüzden başarısız oldum.
Ben çok engelli, bolca desteğe ihtiyacı olan otistik bir kişiyim ama en değerli olan özelliklerim tamamiyle bağımsız: Düşünme biçimim, fikirlerim, kararlarım, kimliğim.
Yaşıtlarımdan tamamiyle farklıyım ve bundan gurur duyuyorum.
Gerektiği zaman hayır deme özgürlüğüm var. Ve diyorum da.
[1] Ole Ivar Lovaas – Ben Kitabı/Gelişimsel Yetersizliği Olan Çocuklara Öğretme Rehberi
Orijinal yazı: https://awnnetwork.org/my-thoughts-on-aba/